24 Kasım 2009 Salı

İlahi Adalet

(Yazılarımı bloggerdaki otomatik zamanlama ayarını kullanarak toplu olarak ekliyorum, belirttiğim zamanlarda kendi kendine yayınlanıyor. O yüzden yorumlarım genellikle geç gelir. :D )





Mülkün temeli sağlam olmalı, yoksa çöker. Şimdi siz bana inanmazsınız örnek vereyim.
Ülkemizin en meşhur davasını herkes bilir, ne oldu o duruşmada?
Çatı çöktü.
Nereye?
Hakimin kafasına.
Niye çöktü biliyor musunuz?
E temeli sağlam değil.
Muhabirin sunuşuna da hastayım yalnız, ilk başta tavandan suntalar düştü dediler, sonra suntalar kontraplak oldu.
İşin özü öyle değil tabi, tavandan düşen o şeylerin adı “Taş yünü.”
Çöpe attığınız kartonlar, gazete kağıtları sıkıştırılıyor ve o şekilde imal ediliyor.
Bildiğin çöp yani, hakimin kafasına gökten pislik yağdı.
Neyse biz imalatçı firma değiliz bu bilgilere ihtiyacımız yok.
Kaldığımız yerden devam edelim.
Çatı çöktü diyorduk. Baktığımızda çatının çökmesi için herhangi bir neden yok, durduk yere patır patır döküldü.
İşin aslı öyle değil işte, deprem oldu o gün.
Ergenekon Depremi.
Hani bir ara bir söylenti vardı bütün Amerikalılar kabus yaşamıştı, bir milyar Çinli zıplayacaktı, Amerika’da deprem olacaktı.
He işte aynı durum. Ergenekondan içeriye atılan herkes zıplayınca duruşma salonunda ufak çaplı deprem oldu, onun içinde çatı çöktü.
Düşünün ne kadar çok kişi almışlar.
Ama düşününce tabi bu sayının aslında yeterli olmadığını görüyoruz.
Neden mi?
Çünkü zıpladıkları zaman duruşma salonunu komple yıkamıyorlar biraz daha insan içeri alınmalıymış.
Neyse kısmet bir daha ki duruşmaya artık.
Yazının başında bir şey demiştim, Mülkün temeli sağlam olmalıdır, yoksa yıkılır diye.
Her mahkeme salonunda yazan bir söz vardır hatırlayan var mı?
Tamam ya sormadım. Ben söylüyorum,
Adalet Mülkün Temelidir.
Çatısı çöken binanın temelinde Adalet yok muydu yani?
Adalet olsa çatısı çökmezdi.
Adaletin olmadığı yerde adil yargılama olmaz.
Adil yargılama olmazsa da İlahi Adalet olur.
Ne olur?
Kafana pislik yağar.
Adil olmak lazım yoksa bugün Taş Yünü yağdıran İlahi Adalet yarın “Taş” eder hepimizi Alimallah...

20.11.2009
Mr_Lonely


FBD62CBAB1E38F6E5307DDFBA08A4A096852ABDB

11 Kasım 2009 Çarşamba

Puşt Gribi

Kuş gribinin türediği dönemdeki faaliyetlerimizden ötürü saygıdeğer büyüğümüz, pek muhterem Avrupa bizi takdir ediyormuş. Valla ediyormuş ben Tarım Bakanlığı genel müdürünün yalancısıyım. Biraz araştırsam mı ki lan dedim kendi kendime, dayanamadım araştırdım.Yok ya öyle günlerce araştırmadım toplam 30 saniyemi falan aldı.


“Kuş gribinde itlaf edilen hayvan sayısı” ne kadar diye sordum google amcama, anında cevabını verdi bana. Dünya genelinde toplam 130000000 kanatlı hayvan. Doğru sonuçtur, değildir bilemem, ben Google amcamın yalancısıyım.

Şimdi bakın kimsenin yapmayacağı bir kıyak yapıyorum. Blogumda ders vereceğim, hemde hiçbir ücret talep etmeden amme hizmeti. İlk dersimiz Türkçe, ilk konumuz Zincirleme İsim Tamlaması.

Başlıyorum tamlamaya,
Kanatlı hayvanlar hasta olursa ne olur?
Kuş Gribi...
Eğer kuşlar grip olursa ne olur?
Ateşi çıkar öksürmeye başlar.
Öksürürse ne olur?
İnsanlara grip bulaştırır.
O gribe ne ad verilir?
İnsanlara bulaşmış Kuş gribi.
Kuşlara aşı yapılamayacağına göre, ne yapılır?
Bütün kanatlı hayvanlar öldürülür.
Kanatlı hayvanlar öldürülürse ne olur?
Genellikle yabani kuşların ve tavukların yediği “Kene”ler çoğalır.
Keneler çoğalırsa ne olur?
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi.
Peki bu kenelerden nasıl kurtuluruz?
Yabani kanatlı hayvan sayısını arttırarak, ya da tavuk, hindi gibi hayvanların sayısını arttırarak.
Kanatlı hayvanlar hasta olursa ne olur?
Kuş Gribi...

Döndük mü başa? Al sana zincirleme isim tamlaması.

Cümlenin öğelerini buluyoruz şimdi;
Özne, Kuş
Yüklem, Grip,
Tamlayan, Kene,
Tamlanan, Kırım Kongo,
Hastalanan, İnsan,
Kazançlı çıkan, Kemal Unakıtanın oğlunun kurduğu tavuk çiftliği
Kaybeden, Tavuklar itlaf edildiği için ve devletten kredi alamadığı için iflas eden diğer tavuk çiftlikleri.

Neyse olan olmuş, ölen ölmüş kalan sağlar bizimmiş yolumuza devam ediyoruz.
Aynı genel müdür, “GDO’da Avrupa standartlarından ileriyiz.” Dedi. Kulağımla duydum valla ileriymişiz. Onlardan daha katı kurallarımız varmış.

Neyse ben kendi çapımda anlatayım şimdi nasıl ileriymişiz,

Avrupalılar ağır hastalanınca hayvansal hayata girecek, biz bitkisel hayata gireceğiz.
Avantajları kışın odunsuz kalmayacağız.
Evde odun bitti mi?
Kes bacağını at sobaya.
Avrupalıların var mı böyle bir şansı?
Yok.
Avrupalılar hayvansal hayata girdiğinden GDO’lu ürün yediklerinde tuvalete gidince ne yapacaklar?
B.O.K (Açılımı; Birazdan Osuracağım Kaç)
Türklerin tuvalete gitmeye ihtiyacı yok ki. Bitkisel hayattayız ya, kimimiz domates çıkarırız, kimimiz biber çıkarırız.
Hatta iki üç aile birleşsek Menemen bile yaparız valla.

Hem kadın hakları yönünden de Avrupa’dan ileri olacağız.
Şöyle ki kadınlarımız çocuklarını dokuz ay karnında taşımak zorunda kalmayacak.
Hepimiz bitkisel hayatta olduğumuz için, kadınlarımızın dallarından meyve olarak sarkacak çocuklar. Hem bir seferde, bir çocuk iki çocukta doğmayacak o zaman. Her kadından en az bir ton falan mahsül pardon çocuk alırız. Başbakan’ın en az üç çocuk tezi de havada kalmamış olur. Nüfus patlaması yaşarız valla. Bendimize sığmaz taşarız. Dünyaya hükmederiz.

Avrupalıların böyle bir şansı var mı?
Yok. Onlar hayvan oldukları için kadınları aylarca hamile gezecek.
Doğum sancısı falan.
Bir de her seferinde maksimum beş çocuk. Yazık onlara ya.

Zil çaldı ders bitti.
Ödev konusu;
10 Kasımda AKP ve DTP genel merkezlerinde neden Atatürk bayrağı ve Türk bayrağı asılmadı?

Yorumlarda konuşuruz bunu da artık...

11.11.2009
Mr_Lonely

B3FBD3D221ECB15B049A0768D1E3F2482167E081

4 Kasım 2009 Çarşamba

Genetiği Değiştirilmiş Özgür



Hiç düşündünüz mü genetiğiniz değiştirilse nasıl bir şey olurdunuz?
Ben düşündüm.
Benim genetiğim değiştirildiğinde yukarıdaki gibi oluyorum.
Valla bak %100 kendi imalatım.
Niye elin Amerikalısına değiştirteyim abi genetiğimi, oturdum kendi genetiğimi kendim değiştirdim. Ben öyle tanımadığım insanlara oramı buramı değiştirtmem.
Milletin çıkıp da yırtındığı kadar zor bir şey de değil yani. Toplasan yarım saatimi almıştır.
Ya boşa bağırıyorlar, baksana bana, maşallah normal halimden de daha yakışıklı oldum valla.
Kafam biraz kabak olmuş ama olsun kel erkekler daha seksi oluyormuş. Hem bal kabağı olduğum için her yönden giderim var yani. Beni bir öpen bir daha öpecek, bal gibi maşallah diyecekler. Tadım damaklarında kalacak.

Botlarım nasıl ama.
Converse halt etmiş yanında.
Rengi yeşil, delikanlıyı bozar ama o kadar da olsun canım. Her güzelin bir kusuru vardır.

Genetiği değiştirilmiş organizmaların mantığı da aşağı yukarı örnek resimdeki gibi bir şey aslında. Gidiyorsun pazara, “emmoğlu iki kilo domates çeksene ordan” diyorsun adam da tartıp veriyor eline. Kahvaltılık kıpkırmızı maşallah. Yiyorsun afiyetle, o da ne domates tadı yok. Meğerse domates görünümlü tavuk almışsın.

Bak domates görünümlü tavuk deyince aklıma geldi, arabalarla ilgisi olanlar bilirler, 131 kasalı Şahin taksiler vardır. Abi genetikle oynama işinin kitabını yazmışız biz be. Baksana arabaların bile genetiğini değiştirmişiz zamanında domates ne ki?

Mesela ördek geni verilen bir portakal aldığımızı varsayalım.
Portakala vuruyoruz bıçağı, o da ne?
İçinden minicik ördek yavrusu çıkıyor. Bizim bıçak darbemizle ölmüş hayvancağız. Üç gün daha kuluçkaya yatırsaydık portakalı, nur topu gibi bir Portakallı Ördeğimiz olacaktı, zarara girdik iyi mi?
Şimdi ben her şeyi geçtim.
Yani yirmi yıl sonra alayımız kısır oluyormuşuz, olsun anasını satayım.
Tohumların üreme yeteneği alınıyormuş, Amerika’ya tarımda da bağlı hale geliyormuşuz, amaaannn koy g..üne rahvan gitsin.
Hepsine eyvallah kabulümdür. Ama anlamadığım bir nokta var, %90 Müslüman bir ülkedeyiz. Başbakanımız da Elhamdülillah Müslüman. Hamdolsun beş vakit namazını da kılıyor. Eline alkol versen haşaaa içmez, kadehi kafanda kırar. Müslümanlıkta da domuz yemek yasak. Şimdi bunu yapan Amerikalı şirket domuz genlerinden de ürünler elde ediyor. Ya yediğimiz elmada domuz geni varsa ne halt ederiz.
Toptan Cehennemliğiz o zaman.

Ha “Domuz” dedim de aklıma “Başbakan” geldi.
Kendisi Domuz Gribi Aşısı olmayacakmış.

Meşhur bir atasözü vardır,
“İmam gaz kaçırırsa cemaat doğalgaz patlaması yaşar.” Diye.
Ee bizim imam baya bir gaz kaçırdı, ateşle yaklaşmayın tehlikelidir.


04.11.2009
Mr_lonely

C1CA4965DAF156542837D4E1FC560212B07E53B8

28 Eylül 2009 Pazartesi

Kiralık Sevgili Aranıyor

Numaradan aşıkmış gibi yapacak,
Sarıldığında boynumu kıracak,
Çayın demini hiç tutturamayacak,
Yemeğin tuzunu eksik koyacak,
Çamaşır yıkarken sabunu gözüne sokacak,
Temizliğini hiç aksatmayacak,
Başkasının yanında kuzu gibi olacak,
El pençe divan duracak,
Yalnız kalınca panter olacak,
Kavga edince ağzıma sıçacak,
Yatakta kesimlik kütük gibi duracak,
Bütün şehvetin a..na koyacak,
Parasını alamazsa katil olacak,
Gününü aksatsam beni vuracak,
Yine de yılların yalnızlığına çare olacak,
Sözleşmesi bitince yola koyulacak,
Kiralık Sevgili Aranıyor.

Bu da Resimlendirilmiş Hali. Tıklayınız...

28.09.2009
Mr_Lonely



DA6C80C52B1F9DE53642235CE9BD6493B0C2E5DB

11 Eylül 2009 Cuma

Suskunluğum

Yaşamıyorum.
Başımdan geçenlerden besleniyorum.
Evde hapismiş gibi geçince günlerim,
Hiçbir şey yazamıyorum.
Suskunluğum bundandır.
Vites küçülttüm hayatta,
Tam otomatik bir hayat satın alana kadar,
Bu hızla ilerleyeceğim.
Yavaş yavaş gidiyorum bu yoldan ama,
Son sürat geri geleceğim.

11.09.2009
Mr_Lonely

7E47C0078CFA5536266E0145DBE5CAEE71160818

10 Mayıs 2009 Pazar

FOK

Dünyanın en güzel kadınları,
Her davette buluşuyor.
Birbirinden şık elbiselerle,
Hepsi de göz kamaştırıyor.
Kürklerinin içinde daha bir güzel,
Daha bir çekici,
Küçük tepelerin yaratanı olduğunu sanıyor.

Dünyanın en güzel kadınları,
Parayla her şeyi alabileceğini sanıyor,
Her gün binlerce canlı onlar için ölüyor.
Kürkünün içinde gayet rahat,
Çıkıp televizyona bağırıyor;
“Hayvanlar Ölmesin.” Diyor.

Dünyanın en masum hayvanı;
Yaşamak için var gücüyle kaçıyor,
Acımasız bir tırpan darbesi,
O sevimli hayvanın canını alıyor.

Dünyanın en masum hayvanı,
Yalvaran gözlerle bakıyor.
O gözler anlayana,
Her şeyi kelimesi kelimesine anlatıyor.

“Benim adım Fok,
Senin giyecek elbisen çok ama,
Benim giydiğin kürkten başka elbisem,
Verdiğim candan başka canım yok.”

17 Mayıs 2000 Çarşamba

Bu gece misafirim düşlerine,
Çığlık çığlığa uyanıp, sıcak bir el aradığını görme zevkini yaşamak istiyorum.
En huzurlu günlerinin gecesinde,
Korkulu rüyalarını aklına getirip, uykuya direnmeyi öğrenmeni istiyorum.
Sadece keyif için içilmez o beyazların efendisi,
Militan yıldızlara bakıp, kaçak hayaller kurarken dertlendiğini görmek istiyorum.
Kelimeler yara açmaz insanın bedeninde,
Duymak istemediğin her sözün, bir kalleş mermisi gibi yüreğini delik deşik ettiğini görmek istiyorum.