22 Ekim 2015 Perşembe

Trafik Cezası


"Beş dakikada gelirim nasıl olsa" diye arabasını hatalı park eden şoför gibiydin sevgilim.
O kadar kısa sürede gelemeyeceğini bilen trafik polisiydim bende.
Ceza kesmemek için beş saati, beş dakikaya sığdırmaya razı olabilirdim.

Hatalı park eden arabaya kesilen 88 Lira gibiydin sevgilim.
Varlığın derde derman olmadığı halde, yokluğun hissediliyordu kredi kartı ekstresinde.
Sana değerdi aslında, her gün ceza ödeyebilirdim.
Ama açtığın yarayı kapatmaya yetmedi bile, 15 gün içinde yapılan ödemeye uygulanan %20 indirim.

Yanlış park edilmiş son model, lüks araç gibiydin sevgilim.
Trafik polisinin çağırdığı çekiciydim bende.
Sen çok güzeldin ve havalıydın da, yürüdüğün yollarda hayat geçici olarak kapsama alanı dışına çıkar, tüm gözler sana dönerdi bir an.
Ben belki gösterişsizdim ama yeter ki gitme diye bir ömür seni sırtımda taşıyabilirdim.

Çekilen araçların emanet bırakıldığı otopark gibiydin sevgilim.
Her boyutta aracın rahatlıkla girip çıkabileceği kadar derin ve geniştin.
Bir bilsen, bir zamanlar özel mülkiyetim olmanı nasıl isterdim.

Ama altın madeni olsan, kazma vurmam artık.
Tarla olsan ekmem,
Bağ olsan dikmem.
Bal olsan yemem artık.
Yar olsan sevmem...

22.10.2015

23 Eylül 2015 Çarşamba

Cinayeti Kör Bir Kayıkçı Gördü, Ben Gördüm, Kulaklarım Gördü. Fıtrat...


Henüz yaşını yeni doldurmuş, hayatını yaşayamamış tertemiz bir bebekti o.
Hem çok sevimliydi hem de sıcak kanlıydı, elimizi uzattığımızda hemen koşup gelirdi. Nereden bilebilirdi ki bizim kötü insanlar olduğumuzu, işlediğimiz her cinayete bir kılıf uydurabilecek kadar kalpsiz olduğumuzu.

Bir kaç gün önce gitmiştik ve çok beğenmiştik bu sevimli bebeği. Tam olarak aradığımız özellikleri taşıyordu. Bakıcısı da bu kötü emellerimize ortak olmuş onu bize para karşılığı satmıştı.

O gün geldi ve çattı, küçük çaplı bir merasim yapmamız gerekiyor ve işlediğimiz günahı affettirmek için bir iki rekat namaz kılmamız gerekiyordu. Aslında böyle olmasını bizde istemezdik, böyle sevimli ve yaramaz bir bebeğin dünyada görmesi gereken günleri olduğunu düşünüyorduk bizde ama fıtratın önüne geçilmez ki...

O gün sevimli bebeğinde çok huysuz olduğunu farkettik, sanki olacakları önceden hissetmiş gibiydi. Zaten o gün cinayet işleyen tek aile değildik, başka ailelerde vardı ve bizden daha canilerdi diyebilirim aslında. Belli ki yanından ayrılan arkadaşları bir daha geri dönmeyince durumun farkına varmıştı bizim yaramaz, sürekli kaçıyordu bu yüzden. Ama fıtrattan kaçılmaz ki...

Üç dört kişi etrafını çevirdik, kaçacak yeri kalmadı artık yavrucağın, bir iki diretti, aradan sıvışmaya çalıştı ama kar etmedi, yakaladık. Prosedür gereği iki bacağı ve bir elinin bağlanması gerekiyordu, prosedürü yerine getirdik.

Her ne kadar cinayeti işlemek bize düşse de o kadar vicdansız olamamıştık henüz, vekalet vermemiz gerekiyordu cellada, verdik.

Gözünü bile kırpmadı, vurdu bıçağı yavrucağın boynuna, üç ana damarrını kesmiş kanının akması için beklemeye koyulmuştu. Fıtrat...

Kan tamamen aktıktan ve yavrucak artık canını teslim ettikten sonra derisini yüzdük ve etlerini parça parça ayırıp eve getirdik. Etlerini satırlarla, bıçaklarla parçalara ayırdık, bir kısmını ihtiyaç sahiplerine dağıttık bir kısmını biz pişirip yedik. Her ne kadar ağzı süt kokan bir bebeği kesmişte olsak bir gram bile pişmanlık hissetmedik. Hatta aynı şeyleri bu yılda başka bir bebek üzerinde tekrar yapacağız. Fıtrat...

Hayat ne garip...

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun...

5 Eylül 2015 Cumartesi

Motor Ustası


Söyleme!
Yazma da hiçbir yere, aşka olan özlemini.
Beceremiyorsun iki kelam güzel söz etmeyi.
Eğreti duruyor aşk yüreğinde, belli oluyor kafiyesiz cümlelerinden.
Çıraksın çünkü daha yeni öğreniyorsun bu yolda yürümeyi.
Sen daha “aşk” demeyi bilmezken, ben açtığın derin yaraların şerefine içiyordum!
Rakıya mı sevdalıydım yoksa sana mı bilmiyorum.
Kadehime hapsetmişimdir belki de dudaklarını,
Belki de her yudumda yeniden buluşuyoruz diye alkolik oluyordum!
Sen aşkı bulmak adına kirlenirken bir umut bekledim hep,
Aşkın burnunun ucunda olduğunu belki görürsün diye.
Ama sen yanlış rampada hararet yaptın,
Ben ise motor ustası oldum, kırık kalpleri tamir ederken!
Sen bu yolları severken, geri dönüyordum ben!
Çok söktüm yüreğime batan zehirli aşk dikenlerinden.
Diken miydi yüreğime batan, sözlerin mi bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa,
Sen, yüreğini çalıştıracak bir usta arıyorsun ama
Emekli oldum ben, artık motor tamir etmiyorum!

04.09.2015

20 Ağustos 2015 Perşembe

Gırmızı Mavi Hadi Gari



Masmavi gökyüzüne bakıyorum gözlerim kan çanağı,
Göz bebeklerim Kırmızı.
Hayretler ediyorum sana Allah'ın arsızı.
Ne demek "aşık oldum" ulan?
Gerzek misin oğlum, o ağanın kızı...
Kan alırlar maden ocağından Kamil,
Götünden çıkan alevin rengi, kan kırmızı.
Ümit verme geleceğe dair, bırak o kızı,
Yoksa tersinden şişirttirirler sana Big-Babol sakızı.
Sen kendini gönül hırsızı sanmışsın,
E doğaldır gözün bozuk, göremiyorsun uzağı.
İnek sanıyorsun ama o daha buzağı,
Öküzsün sen, örnek alma boğayı.
Terket bu aşkı, dellendirme ağayı.
Yoksa mumla ararsın benden yediğin dayağı.
Aslında hak ediyorsun temiz bir sopayı,
Ama adamlar kafaya koymuş karpuzunu yarmayı,
Pekmezine ekmek banmayı...
Haydi aşık olursun anlarım da,
Omirilik soğanınla mı düşündün, köylük yerde kızları birbirleriyle aldatmayı?
Bence sen terket bu diyarı,
Yoksa bu gidişle dişlemeden yiyeceksin hıyarı.

20.08.2015
Özgür