28 Şubat 2013 Perşembe

Sinirbaz

 Sevgili  Pehito bana hediye göndermiş. Paketi bir açtım içinden ben çıktım. Meğerse arkadaşım bana beni sormuş. Bakalım ne çıkacak.

1-En son kime yalan söyledin, neden?
Kendime. Eğer kendime bu kadar çok yalan söylemiş olmasaydım şimdi daha mutlu olurdum.

2-Biz okumuyoruz farz et, kendine bir itirafta bulun.
Paran yok oğlum iş falan kuramayacaksın salak salak düşünüp durma. Bir de o kızın artık bir sevgilisi var ve onunla gayet mutlu. Unut onu!

3-En son severek okuduğunuz kitap hangisi?
Kayıp Sembol Dan Brown
Zar Adam Luke Reinhart
4'ün Kuralı İan Caldwell
Aslında daha çok var, hepsini de hevesle okudum.

4-Şu an istediğin işi mi yapıyorsun?
Hayır. İstediğim işi hayatım boyunca yapamadım ki.

5-Mutlu musun?
Kesinlikle hayır.

6-Öleceğini bilsen, ömrünün son zamanlarını nerede, kimle geçirmek isterdin?
Mezarlıkta. Empati yapmak açısından.
 Bir de geri kalan ömrümde ikamet edeceğim yer hakkında bir kaç bilgi edinmek istememin neresi garip acaba? Yanımda sevmediğim herkes olursa da memnun olurum.

7-Favori şarkıcın ve şarkısı?
Onur Akın Asi ve Mavi
Grup Kedi Aptal

8-Her bölümünü heyecanla takip ettiğin dizin var mı?
İşler Güçler. Eskiden Mahşer-i Cümbüş'ün Anında Görüntü Show'u vardı, gece yarılarına kadar oturur izlerdim oyyy oyyy.

9-Keşke...?
Keşkek. Olsa da yesek.

10-Kötü alışkanlıkların var mı?
Patavatsızlık. Yalaln söylerken Pancar Rengi olmak. Çabuk sinirlenmek, aynı oranda çabuk sakinleşememek. Aşık olmak ve her seferinde aşkına karşılık bulamamak. Sadece senede bir kere alkol almak. Sigara içmemek. Arkadaş ortamında sevimli insan olmak. Kadınların benimle sevgili olmak yerine arkadaş olmayı tercih etmesi.

11-Sence ideal eş nasıl olmalı?
Karnından sıpayı sırtından sopayı... yok lan bu böyle değildi. Evimin gadını çocuklarımın anası... Yok bu da olmadı. Sokakta hanfendi, mutfakta aşçı, yatakta... yok ya bu da değil. Yahu bilemedim şimdi. Hah buldum, ideal eş aslında hiç olmayan eştir. Yok arkadaş ideal eş falan nereden çıkarıyorsunuz bunları, hepsi tamamen hurafe.

26 Şubat 2013 Salı

Totemin Kıblesi

Totomun kıblesi değil bak yanlış anlaşılmasın lütfen.

Sevgili Admin Panpa arkadaşım bana hediye paketi yollamış. İçinden cevaplamam üzere 10 tane soru önergesi çıktı. Mecliste yaptığımız uzun toplantılar sonucunda cevaplama gereği hissettim. Zaten böyle soru cevap şeklinde olunca eğlenceli de oluyor diye düşünüyorum.

1. Yabancı dil biliyor musun?
Tabii ki. Mesela bazıları; İngilizce, Almanca, Flemenkçe, Çince, Arapça, Polakça, Lehçe, Japonca, İbranice, Farsça, Rusça. Bu dillerin hepsi bana yabancı. Özellikle Rusça'ya yabancı olmak çok dokunuyor.
Çok iyi bildiğim bir dil var o da Yalancı Dil. Konuşamıyorum ama anlayabiliyorum.


2. En son okuduğun kitap hangisidir?
Luke Reinhart Zar Adam, Zar Adam'ın Peşinde. ( "Ahmaklar tarafından oynanan bir oyunda çaresiz bir piyonum ben" sözü Luke Reinhart'a aittir mesela bana ait değil. Ayrıca bu sözü kimsenin bilmemesine, daha doğrusu herkesin dikkatinden kaçmış olmasına çok şaşırıyorum. Araştırdım, benim blogumdan ve bana ait sosyal paylaşım sayfalarından başka hiç bir yerde bulamadım.)

3. Sinema mı tiyatro mu?
Tiyatro. Şarkılarında Akustik versiyonlarını ve canlı okunanlarını severim mesela. Tiyatro canlı canlı oynandığı için daha çok ilgimi çekiyor. Bir de repliklerini unutup kıvrandıkları zaman daha eğlenceli oluyor. Özellikle Doğaçlama tiyatroyu çok severim. Bu konuda hayranı olduğum tek bir grup var o da Mahşer-i Cümbüş.

4. Rüyaların renkli mi?
Rüya görme özürlüyüm. Renkli veya Siyah Beyaz değil bildiğin Siyah ekran veriyor benim rüyalarım. Galiba printer'da renkli kartuşta bir problem var bütün rüyalar siyaha boyalı geliyor.


5. Yaptığın en çılgınca hareket nedir?
İshalken hapşurmak değil tabii ki o kadar çılgın olamadım daha. Tutmayacağını bile bile iddaa kuponuma 7+ lık maç yazmak olabilir. İşsiz kalacağını bile bile patronla restleşmek olabilir.  Ama en çılgıncası yüzüncü yıl caddesinde ( Antalyalılar bilir.) travestilere laf atmak oldu. Hayatım boyunca hiç bir zaman peşimden o kadar kadın koşmamıştı. Tamam kadın kısmı biraz şüpheli olabilir ama nasıl kaçtığımı ben bilmiyorum.

6. Bir hayvan olsaydın kim olurdun?
Goril. Açık ve net. Hatta Goril olarak dünyaya gelecekken son anda hatlarda meydana gelen bir karışıklık yüzünden insan olarak dünyaya geldiğimi düşünüyorum. Reenkarnasyona inansaydım Gorilkarnasyon olurdu benimki.


7. Çocukken en çok neyden korkardın?
Herhangi bir hayvandan veya insandan korktuğum hiç olmadı. Hatta Yılan ve Fare katliamı yapmışlığım da var. ( Üç çuval fare ölüsü diyeyim midenizi tutarak kaçışan siz olun. )
Ama karanlıkta tek başıma mezarlığa gidip alkol alarak mezarı açıp ölü çıkarmaktan ve ölüyle top oynayıp tekrar yerine koymaktan korkarım. Birde yerinden çıkarıp top oynasam bile kıbleyi bulamayacağım için muhtemelen yönünü ters koyarım.


8. Mesleğin nedir?
Elektrik Teknikeriyim. Ama genel olarak ameleyim. Her türlü ağır ve kazançsız işte çalıştım ama okuduğum okulun nimetlerinden bir türlü faydalanamadım. He birde potansiyel işsizim. Çalıştığım zamanlarda bile işsiz olarak kayıtlara geçmem gerekiyor. He birde inanılmaz bir yeteneğim var, girdiğim her ortamda mutlaka kendimi sakatlıyorum.


9. Bu ülkede olmasa başka hangi ülkede doğmak isterdin?
Doğmak konusunda bazı sıkıntılarım var. Doğmamış olma jokerimi kullanmak istiyorum. Niye doğmak zorundayım ki? Doğmak istemiyorum. Doğmak istemediğimi söylemiş miydim? Ama İsveç fena olmazdı aslında. İsveç'te mi doğsam ki? Fena fikir değilmiş, tekrar düşündüm de kesinlikle doğmak istemiyorum...


10. Totem gibi kullandığın ve en çok sevdiğin eşyan var mı?
Benim bildiğim totem diye büyük reklam panolarına denir. Hiç öyle büyük reklam panom olmadı. Şans konusunda ciddi sıkıntılarım olduğu için herhangi bir uğura da ihtiyacım olmuyor. Kıçıma totem soksam yine herşey ters gider yani.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Piyon Edebiyatı


Her yöne gitmekti dileğim,
Sınırlara takılmak yoktu kafamda.
Farkındaydım,
Benden bir tane daha yoktu bu oyunda,
Ve senden.
Benim görevim seni korumaktı,
Canım pahasına olsa da.
Ama seni kaybetmek yoktu hesapta.
Bu kadar kolay yenilmek yoktu bu şavaşta.
Sonra farkettim ki,
Sen Şah değilmişsin aslında,
Ve ben de Vezir.
İkimizde basit birer Piyonmuşuz.
Ben seni fazla büyütmüşüm gözümde,
Sen de kendini önemli sanmışsın.
Tek kurtuluşumuz birbirimizi kollamaktı,
Ama ben sana güvenmekle yanılmışım,
Sende ona.
Oyun başladı,
Ve ilk yenilen yine biz olduk.
Hayat bir ders daha veriyordu,
Ve bize yine hayatı kenardan izlemek düştü.

Özgür
13.02.2013

30 Ocak 2013 Çarşamba

Küçük Ama İşlevi Büyük

Blogumda acayip kasvetli bir rüzgar estirdiğimi farkettim son zamanlarda. Ama bunda günümüzdeki şartların ve yaşadıklarımın etkisi çok büyük. Mutlu olabilecek bir durumda değilim yani uzun zamandır. Bende mutlu olduğum zamanları yazayım biraz dedim.Yani "Çocukluğum."
Aslında çocukluğum demek çok doğru olmayacak galiba, küçüklüğüm diyeyim en iyisi.

Ben şu anda ne isem çocukluğumda tam tersiydim, yaklaşık Ortaokul birinci sınıfa kadar falan da bu durumdaydım.
Bu tam tersini biraz açayım;
Bir kere inanılmaz yakışıklı bir çocuktum. Hiç öyle her çocuk küçükken sevimlidir falan demeyin benimki farklı bir şey. Aşağı yukarı 5 yaş civarından ortaokula kadar ki dönemde bütün kızlar benim peşimdeydi. Mahallede oyun oynarken bütün erkek çocukları dışlanırken ben kızlarla beraber ip atlardım, evcilik oynardım, "dan dan dana"* oynardım. Okula giderken sınıfta herkes iki kişi otururken ben üç kişilik sırada oturuyordum. Nedeni iki tane kız. İkisi de benden hoşlanıyordu öğretmen birisini kaldırmak istediğinde de kavga ediyorlardı.
5 yaşındayken bir kızı babasından istemiştim. O zamanlar babamın şöför olarak çalıştığı otobüsle oturduğumuz evi başlık parası olarak vermiştim, babası da kızı bana vermişti. Mahallenin en sert, feminen kızını babasından istedim, kızın da bende gönlü varmış bir hafta kadar sevgili olmuştuk. Hatta aile bile olmuş olabiliriz birlikte tuvalete bile giriyorduk yani. Evet cinsellik hayatıma daha 5 yaşında girdi.
Cinsellik demişken sünnetimi de 5 yaşında oldum. Tam bir efsanedir benim sünnetim, çünkü belediyenin düzenlediği toplu sünnet şöleninde sosyete sünnetçisi Kemal Özkan tarafından Konyaaltı Açık Hava Tiyatrosu'nda sünnet edildim.  Üç tane iğne vurdular yine de uyuşturamadılar o bölgeyi. Ama efsaneliği sadece buradan gelmiyor, Ben sünnet olmadan önce kaçtım. 30-45 yaş arasındaki yaklaşık 6-7 kişilik bir aile grubu beni yakalayamadı. Düştüm dişimi kırdım ağladım zırladım ama yine de yakalanmadım. Beni yakalayamayacaklarını anlayınca hileye başvurdular, bir kutu kola almışlar, bana " Tamam vazgeçtik haydi eve gidiyoruz" deyip kutu kolayı verdiler o anda da üzerime hepsi birden çullanıp yakaladılar.
Hayatımın en zevkli zamanları diyebilirim 5 yaş için.

İlkokul zamanlarımda da aktiftim diyebilirim. Her organizasyonun içinde olmaya çalışıyordum ta ki 23 Nisan'da okuyacağım şiiri unutana kadar. İlkokul birinci ya da ikinci sınıftayken ezberlemem için iki kıtalık bir şiir vermişlerdi ve ben kendimi bütün okulun önünde elimde mikrofonla şiirin ikinci kıtasını hatırlamaya çalışırken buldum. Ondan sonra da hiç bir törene katılmadım zaten.

Küçüklüğümdeki yüksek özgüvenli ve yakışıklı Özgür'ün, içine kapanık, şişko ve tipsiz hale gelmesi ortaokul dönemi ve ergenlik çağına denk geliyor. Çok kısa bir sürede inanılmaz derecede kilo aldım ve şu anda ki halime geldim.
Bu kadar kasvetli yazmamın nedeni, geçmişimi biliyor olmamdır belki. Hayat standartlarımın 180 derece tersine dönmesini kabullenemiyorum.


Çocukluğumda anlatılacak çok fazla ayrıntı var. Belki ileride bu yazının ikincisini de yazarım.    


* Dan dan dana; Ortada bir kişi çömelir, herkes etrafında toplanır başının üzerine işaret parmağını koyar,  "dan dan dana, bak şu yana..."  diye devam eden acayip bir tekerleme söyler sonra kaçardı. Yakalanan ebe olurdu. Böyle de salak bir oyun işte ama bütün kızlar çok severdi bu oyunu.    



30.01.2013
Özgür

7 Ocak 2013 Pazartesi

Acaba

Beni tek kişilik bir hayat yaşamaya mahkum edenlerin dahi hayatlarının tek kişilik yatakta bitmesini istemem. Bir tarafı artık boş ve soğuk olsa bile bir yaşanmışlık olmalı orada. Benim hakkımda verdikleri yanlış kararların, hayatları boyunca unutamayacakları bir pişmanlık olarak kalmasını diliyorum sadece.

Pişmanlıklarında boğulmalarını değil, gece gündüz, yatıp kalkıp beni düşünmelerini değil, sadece bir acabalık yer kaplamak istiyorum insanların hayatında. Karşı penceremden gizli gizli bakmalarını değil, her karşılaşmamızda mahcup olmalarını utanmalarını değil, sadece basit bir keşke olmak istiyorum.

Peşinden o kadar koştuktan sonra basit bir kaybediş yaşamamalıyım, hep bir kenarda kalmalıyım. Büyük bir yer istemiyorum, dört odası bulunan kalbin hava boşluğuna da razıyım. Bilgisayara girmiş karantinaya alınmış ama çalışmaya devam eden bir virüs gibi,  bilinçaltında karantinada bekleyeyim ama çalışmaya devam edeyim. Belirli aralıklarla acabalar göndereyim beynine. Kana karıştırayım damarlar vasıtasıyla önce kalbine sonra da tüm vücuduna ulaştırayım mesajımı;
Acaba...
Acaba...
Acaba...

"Keşke be keşke. Keşke seven insana "Arkadaş kalalım." demenin küfür etmekten beter olacağını bilseydim. Acaba hala seviyor mu?"
Acaba...


Mission Complete



05.01.2013
Özgür