26 Aralık 2011 Pazartesi

Kuş

Geçen gün bir kuş gördüm parkta gezerken,
Aynı senin kalbime konduğun gibiydi ağacın dalına konarken.
Gözlerimi alamadım bir türlü üzerinden,
Her ayrıntısını sana benzetmeye çalışırken.
Ağzım açık kalmış havaya bakarken,
Birden aklım sen geldin yine,
Aynı senin hayatıma ettiğin gibiydi, güzel kuş ağzıma sıçarken.
Derken piyangocu geldi birden,
Dedi, "Abi bilet al istersen,
Hazır kuş üzerine pislemişken,
Belki şansın dönmüştür otururken."
Aynı senin benden faydalandığın gibiydi,
Ben her şeye inanacak kadar gerzekken.
Sonra kuş uçtu konduğu yerden,
Dönüp aşağıya bakmak aklına bile gelmemişken.
Arkasından "gitme" diye bağırırken,
Ortak yönleriniz geldi aklıma birden.
Sen de aynı kuşun kıçına benziyordun, Hayatımın içine sıçıp giderken.

25.12.2011
Mr_Lonely

10 Ekim 2011 Pazartesi

Sitem

Buradan sitem ettiğim zaman bir şeylere,
Sebebi başka yerde efendiliğimi bozmayayım diye.
İçimdeki nefreti uzay boşluğuna bırakmış gibi hissedeyim diye.
Ama kimse kusura bakmasın,
Artık prim verilmiyor efendiliğe.
Artık herkesin meyli PİÇLİĞE.
Kimse değer vermiyor artık gerçek sevgiye,
Bu devirde insanların gönlünün kıblesi,
İBNELİĞE dönmüş İBNELİĞE...

Mr_Lonely.
10.10.2011

16 Eylül 2011 Cuma

Benden Avrat Olmaz

Ödül Köşesi
Konu ile ilgili teknik bilgiler linkte.

Ben hediyeyi çok severim, iki hediye almışım hemen sevineyim dedim.

Şimdi bana deseydin ki bir günlüğüne kadın olsan falan filan, kavga ederdik Gardaaaşşşş.
Ne demeye getiriyorsun sen lafı bilelim ki ona göre neşter mi, döner bıçağımı, levye mi, altı patlar mı, bazuka mı.
Keyfimize göre hangisiyle darp edeceksek artık.
Neyse Allah'tan öyle dememişler,, ruhum aynı kalmak koşuluyla bir günlüğüne karşı cins olursam nasıl bir şey olurmuşum onu merak etmişler. (Cahil Milletvekili modu)

Eğer ruh hali değişmiyorsa, o zaman da benden bi bok olmazdı arkadaş onu kabulleniyoruz baştan.
Neyse konumuza dönelim;

180-120-180 ölçülerim olurdu ve 38 beden kıyafetin içine girmeye çalışırdım.
Kafam kadar göğüslerim olurdu, degajenin dibine vururdum ama namus timsali olarak her eğildiğimde göğüslerimi elimle kapatırdım.
Mini eteğimin boyu kilodumun boyuyla aynı olurdu, hatta altımda kilotta olmazdı, her oturduğumda ellerimle hava boşluğunu kamufle etmeye çalışırdım.
Muhtemelen 175 civarı boyum olurdu ama 35 santimlik eyfel kulesi topuklu ayakkabı giyerdim.
Makyajın dibine dibine vururdum. Yüzümü günlük olarak hırdavatçı dükkanına çevirirdim, her gün 3 kilo su bazlı plastik duvar boyasını yüzüme sürerdim. Hatta beni kesmezdi götüme bile makyaj yapardım. Sıçarken klozete güzel görünsün diye.
Kesinlikle bir sevgilim olurdu ve her gün kafatasının içinde var olduğunu düşündüğüm beynini sikerdim. Trip manyağı yapardım. Günde 10 kere mesaj atarsa beni hiç sevmiyorsun, 11 kere mesaj atarsa yeter be sıktın artık derdim. Eğer bara, cafeye götürürse niye beni evden uzaklaştırmaya çalışıyorsun, hem de böyle ezik yerlere getiriyorsun derdim, eğer evde ortam hazırlamışsa Allah'ın öküzü ne kadar cimrisin dışarıya bile çıkarmıyorsun beni derdim.
Yolda yürürken eğer yanımda sevgilim varsa, herkese kaş göz yapıp öpücük falan atardım çaktırmadan. Eğer birisi yavşamaya kalkarsa, aşkım bana asılıyor deyip kavga çıkarttırırdım. Eğer kavga sonucu sevgilim hastanelik olursa ya da hapise girerse terkederdim.
Eğer arkadaş ortamındaysam o an orada olmayanların dedikodusunu yapardım, daha sonra diğeri kalkarsa masadan herşeyi anlatıp birbirlerine düşürürdüm.
Eğer arkadaşımın sevgilisi varsa, geçen gün seninkini bir kızla gördüm deyip ayılmalarına sebep olurdum.
Altın günleri düzenlerdim, sıra bana geldiğinde herkesin kekinin içine müsil ilacı katardım.
Bir iş yapılamsı gerektiğinde hemen etraftaki güçlü kuvvetli erkeklere yavşayıp işimi hallettirirdim.

...

Neyse uzatmayalım, sonuçta diğer kızlardan hiç bir farkım olmayacakmış. Neticede benden Avrat falan olmaz arkadaş.Cinsiyetimden memnunum çok şükür. Allah memnun olmayanlara kolaylık versin.

16.09.2011
Mr_lonely

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Şebek

Türkiye'de insanlar anlık mutluluklarla yaşıyor, yarın kimsenin umrunda bile değil.
İnsanların, anlık veya geniş zamanlı, mutlu olmasına lafımız yok. İsteyen somurtur isteyen şebek gibi otuz iki diş meydanda gezer.
Buradaki mesele, hiç bir şeyin farkında olmayan o şebeğin benim de hayatımı olumsuz yönde etkiliyor olması.
Yoldan geçen birisini durdur, eline 10 lira sıkıştır, sonra iki sokak ötede bir arkadaşını gönder gitsin o 10 lirayı adamın elinden alsın sana geri versin.
Kayıp ne oldu bu durumda, hiç bir şey. Peki kazanç ne oldu, o adam sana sebepsiz ve amaçsız bir şekilde güven duymaya başladı.
Buyrun emekliler.
Ya da çalışanlar.
Maaşınıza Yüklü(!) miktarda zam yapıldığı zaman, (Ki bu zamlar genelde seçim arefelerinde oluyor.) bir kaç ay içinde o zammın eriyip yok olduğunu maaş bordrolarınızda farketmiyor musunuz?
Ama rastgele bir emekliyi durdurup sorsanız diyeceği laf, "Allah Razı Olsun daha önce kimse böyle bir zam vermedi." olacaktır. (İnsanların klasik yakınmalarını bir kenara koyarak düşünelim, sonuçta trilyonlarla oynayan birisine sorsak o da kazancının yetmediğinden yakınır.)
Bir yerlerden para geliyor, o bir yerlerin kaynağı genelde Amerikanya tabii ki, gelen paranın adı BORÇ. Bize o borç anamızın ak sütü gibi helal, babamızdan miras gibi yediriliyor. Biz anlık olarak mutlu oluyoruz. Tabi bu sırada, ülkemizin dış borcunun nüfusumuza oranlanmasıyla ortaya çıkan kişi başı dış borç miktarımızda tavan yapıyor. Direkt olarak cebimizden çıkmıyor ya kredi kartı faturası gibi, onun için enterese etmiyor bizi. Doğan her çocuk daha bir borçlu doğuyor sonuç itibarıyla. Ama bizim ağzımızda bal var, mutluyuz.
Birileri çıkıp bizi uyandıracak gibi olsa, ceza sahası dışından hafif bir faul yapıyorlar, bir kaç kişi sarı kartı yiyor biz yine uykuyadalıyoruz. Kim bu sarı kart cezalıları, Denizi aydınlatanlar olabilir belki. Neydi onun adı El Feneri miydi?
Bakıyorlar ki biz Fener'e falan ihtiyaç duymuyoruz, yüzebiliyoruz denizlerde, uyanığız hala, Bu sefer yeni Dalgalar çıkıyor piyasaya. Dalga geçer gibi Ergenekon Destanı yazıyorlar bize.
Bu dalgalar ufakk mı geldi?
Daha büyükleri var.
Üç büyük futbol klübünün taraftar sayısı, ülkenin dörtte üçünden fazla. Eğer üç klübün en kral adamlarını alır içeriye tıkarsan Dalga malga kalmaz alayımız dikkati oraya çeviririz, derin bir uykuya dalarız.
Nasıl olsa meşhurdur Şike Yaptın dedikten sonra Şaka Yaptıııımmm deyip paslaşmalar.
Daha da uyumazsan son darbe yine askerden gelir.
Bir haftada 25 kişiyi şehadete erdirirsen eğer bırak uyanık kalmayı, kış uykusuna bile yatarız hepimiz.
Mutluyuz.
Memleketime yol yapılıyor, asfalt dökülüyor.
Peki uzun süredr kaç okul yapıldığına dair haber yapıldı?
Peki kaç tane sınavda ŞİKE yapıldı haberi geldi?
Mutluyuz.
Şike Şike Mutluyuz.

Bazı süreçleri ben dinamit gibi düşünüyorum.
Upuzuuuunnnnn bir kükürtlü iple bağlanmış bir kalıp dinamit lokumu, fitilin ucu ateşlenmiş bekliyoruz.
Bugün patlamayacağı belli, gelecekte patlayacak. Kimin kucağında patlayacağını merak ediyorum.
Ama şundan eminim, biz anlık mutlu olduğumuz sürece, gelecekte başımıza gelecek hiç bir şeyin suçunu geçmişimizdeki kişilerden aramayacağız. Ve biz yine aynı şebekliğimizle o bombayı kucağında tutacak olan yürekli insanı  rezil edeceğiz.
Bir günah keçisi bulup bütün suçu yükleyeceğiz.
Olsun biz bugün mutluyuz.
Daha yumurta kıçın ağzına gelmedi...


Mr_Lonely
08.08.2011

10 Haziran 2010 Perşembe

A.T.S. (Askeri Terimler Sözlüğü)


Fosil: Kendi devrelerine 45 günden az olmamak koşuluyla takılan kişilere denir. Eziktirler, büzüktürler. Ama en önemlisi buçukturlar. 90/1,5, 90/2,5 misali. Ama alt devreliklerini de devrelerinden daha az yaptıkları için bir yönden de şanslıdırlar. Bunlara fosil denir çünkü genellikle bastonlarını görerek teskere alırlar.

Baston: Celp sıralamasının en alttakinin bir üstündeki celptir.
Tamam ya saçma bir açıklama oldu toparlıyoruz Allah Allah ya...
Normal şartlarda bir asker dört celp görür. Bunlar Alt devre, çömez alt devre, piç torun ve öz torunlardır. Öz torun en üst celbi teskereye gönderen devredir. Ama fosil arkadaşlar bunlarla değil bir sonrakiyle teskereye gider. Yani bastonlarıyla. Eğer onlarla da teskereye gidemezse Mezar taşını görür ki bu askeriye de yaşayabileceği en büyük ezikliktir...

Mezar taşı: Ürkütücü görünebilir ama öyle değil işte. Çok biliyonuz herşeyi zaten peh...
Mezar taşı devrelerinin askere gittiğini duyan bir kişi sevinir. Çünkü teskere aldığı tarihin üzerinden 6 ay geçtiğini gösterir bu. Vay anasını ya görür müyüz biz o günleri ...

Neyse konumuza dönelim.

Öz torun: Bu kişiler en üst devrenin biletidir. Bunlar askere geldiği zaman öz dedeleri teskere alır özgürlüğüne kavuşur. O yüzden candırlar, sevilirler. Keşke gelseler el üstünde tutsam sevsem, kafalarını okşasam şafak alsam hepsinden...

Neyse konuyu saptırdık yine...

Piç Torun: Bu kişiler şanssız kişilerdir. Piç gibi ortada kalmışlardır. Her işi yaparlar. Altlarına yeni bir celp gelene kadar da ezilmek zorundadırlar... Piç dedelerini hiç sevmezler. Sevmemekte de haklıdırlar, askerliği kendilerine zehir eden kişiler onlardır çünkü... Gittiler de kurtulduk çok şükür...

Şafak: İşte askerliğin adı. Ne zaman şafak biter askerlik biter. Sayılan her günün, doğan her güneşin adıdır. Her gün gece 12'de başlar 12'de biter. Keşke hızlı hızlı geçse. Nerede o günleeerrr..... Ayrıca Mehtap diye kızım olacağına Şafak diye oğlum olsun da derler. Aslında ben Mehtap'ı daha çok seviyorum. Aşığım ona sevgilim olmasını istiyorum...
Neyse konumuza dönüyoruz...

Mehtap: Acemi birliğinin biteceği günü beklemek, izine gidilecek günü beklemek olarak özetleyebiliriz. Yalancı bir bekleyiş, kendi kendini aldatma hikayeleri, umut hikayeleri, sanki askerlik bitiyormuşçasına yalan bir bekleyiştir bunun sonucu. Çekicidir çünkü aldatır insanı. Aynı sahte aşklar gibidir. Onun için sevilmez.

Çavuş: Kendini bulunduğu takımın orgenerali sanan kişiye denir. Kolunda iki kıytırık rütbe vardır ama sorsan bir kamyon taşşağı olduğunu iddia eder. Birazcık terbiyesiz bir açıklama yapmış olabilirim ama....
Hiçte bile terbiyesiz değil işte. Burada biz ona öyle diyoruz.... O terimi de ayrıca açıklayacağım..

Onbaşı: Çavuşa nazaran daha az taşşağı olan kişiye denir. Her işi bu şahsiyet yapar, her yere koşturur ama sonunda komutandan aferin'i alan çavuş olur. Eziktir büzüktür. Ama rütbesi dolayısıyla sadece çavuşa karşı eziktir...

Er: Taşşak yoksunu kişiye denir. Rütbesi yoktur. Bi boka yaramaz ameleden farksız kişiliktir. Bazılarının hiç bir vasfı bile yoktur. Hele ki alt devreyse hepten armuttur, hepten eziktir.

Taşşak: Bir nevi her yere elini uzatabilen, herkese sözünü geçirebilen, bir dediği iki edilmeyen kişilerdir. Askeriye dışında aslında hiç bir halt değillerdir ama askeriye bu kişilerin götünü aşırı derece de şişirdiği için insanların ya sabır çekmesine neden olurlar. Genellikle sevilmeyen kişilerde bulunur ancak istisna olarak da olsa insanlarla geçimi iyi kişilere de verildiği olur. İkincisi olursa hayat çok eğlenceli olur, askerlik karnavala dönüşür...

KADEME: Ahanda baş belası. Ahanda 20 kilo vermeme neden olan lanet yer. Ahanda ezildiğim yer. Ahanda sanayideki çıraklık döneminde yapmadığım şeylerin daha fazlasını yapmama nerden olan yer. Ahanda askere geldiğime lanet ettiğim yer.
İlk başlarda askerliğin bana ızdırap olmasına neden olmuştu bu yer. Ama daha sonra kademecilerle olan ikili ilişkilerim geliştiği için artık orada fazla yardırmıyorum. Kademe bir nevi tamirhanedir. Koskoca otobüsleri kademeye çektiğimiz için eziyeti de koskocaman oluyor. Yapacak bir şey yok mabede giren şemsiye açılmaz..

Revir: Tam teşekküllü hastane diyeyim siz inanmayın. Usta birliğimde bir revir bile yok. Ancak acemi birliğimde bir adet vardı. 3000 kişilik taburda 30 yataklı bir revir. Lafta askerin sağlığı için çalışıyorlar. Böbrek taşından iki kere revire çıktım ikisinde de daha doktorla oturup adam akıllı konuşamadan taşımı düşürdüm. Düşünün artık ne kadar hızlı çalıştıklarını. Zannedersin ki uzay yolu. Sabah 5'te rahatsızlanıp saat 11 civarında doktorun karşısına ancak çıkabildiğin bir rezillikler bütünü...

Platform: Nam-ı diğer çarpılma mekanı. Bir nevi otogar olarak düşünebiliriz. Yolcuları alıp bıraktığımız yer burası. Birlik komutanının milletin çarşısını kilitlemek için dört gözle şöförlerin hata yapmasını beklediği yer. İki kere burada hata yaptım nasıl olduysa ikisinde de çarşımı kilitlemedi. Galiba iyi gününe denk geldik... Şans işte...


Neyse bu değerli bilgilerin devamını ileriki zamanlarda getiririz. Şimdilik bu kadar yeter. Herkese saygılar sevgiler. Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın.